Küçük Kadınlar" dizisi izlenme rekorları kıradursun, biz de dizide rol alan genç yeteneklerle bir bir tanışmaya devam ediyoruz. Bu seferki konuğumuz, dizinin zengin ama gururlu yakışıklısı Burak Sağyaşar. Zamanında TRT'nin en iyi dizilerinden biri olan "Şaşıfelek Çıkmazı" 'ndan eli silahlı bir tetikçiye, ardından kızların ve yanağını sıkıştırıp "Oğlum!" diyen teyzelerin yeni gözdesine dönüşen, Armi'nin sevgilisi Burak Sağyaşar'ı tanımaya hazır mısınız?
-Oyunculuğa nasıl başladın? Biz seni nasıl tanıdık?
13-14 yaşlarındayken "Şaşıfelek Çıkmazı" 'nda oynadım. "Yemin" dizisinde de uzun süre rol aldım. Şimdi de "Küçük Kadınlar" 'dayım işte.
-Ali İl kadınlarla çalışmaktan biraz şikayetçiydi. Sende durum nasıl?
Evet. Okudum röportajınızı. Benim için o kadar zor değil aslında. Kızlar sevgilileriyle kavga ediyorlar, ayrılıyorlar veya başka sebeplerden dolayı hırçınlaşabiliyorlar. Anladıktan sonra kolay aslında, onlarla çalışmak.
-Utku'yla benzeyen yanlarınız var mı?
Hep gülümsememiz, insanlarla yakın olmamız, benziyor.
-Nasıl tepkiler alıyorsun?
Az önce yolda yürüyemedik mesela. Gelip sarılan, fotoğraf çektirenler oldu. Genelde Armi'yle aramızdaki ilişkiden bahsediyorlar. "Onu üzme!" diyorlar. Bundan önce "Yemin" dizisinden de tanıyan oluyordu ama oradaki rol, yaşım için bayağı ağırdı. Genç bir tetikçiyi canlandırıyordum. Siyahlar içinde, sakallı, silah taşıyan bir tipti. Pek de gençlerin sevmeyeceği bir roldü. "Küçük Kadınlar" 'ın Utku'su, insanların çok daha yakın bulduğu bir karakter. Teyzeler gelip sarılıyorlar, "Oğlum!" diyorlar.
-Hayalinde nasıl bir karakter yatıyor?
Kötü adamı da oynayabilirim. Türkiye'de kötü adamı hep kara kaşlı, kara gözlü, sert ifadesi olan insanlar oynuyor. Yurt dışında çok sevimli bir tip, katili canlandırabiliyor. Bence çok da etkili oluyor. Daha çok kahraman bir karakteri oynamak isterim. Ama tabii ki her teklife açığım.
-Annen yapımcı. Oyunculuk seçiminde sana nasıl bir etkisi oldu?
Üç buçuk yaşından beri setlerde koşturarak büyüdüm. Çok kişiyle de tanıştım bu arada. Ama hiçbir zaman annem bana iş bulmak için bir şeyler yapmaya çalışmadı. Hatta karşı bile çıktı. Fransız okulunda okudum. 17 yaşıma kadar asla izin vermedi bu mesleği yapmama. "Yapma bu mesleği" diyordu. Sonrasında yapımcısı olduğu "Yemin" dizisinde rol verdi ama bir yandan da bu işin çok zor olduğunu söyleyip duruyordu. Şüpheleri vardı tabii ki. Her gençte olan şeyler vardır ya; avukat olmak ister, ertesi gün vazgeçer... "Yaparsın, yapamazsın" derken yaptım. (gülüyor)
-Çocukluk hayalini gerçekleştirdin diyebilir miyiz?
Evet, kesinlikle. O yüzden de her gece rahat ve mutlu uyuyorum. 9-10 yaşlarındayken, bir gün kendimi göstereceğimi söylüyordum. Amacıma ulaştım. Şimdi iş, kendini geliştirmeye bakıyor.
-Nasıl geliştiriyorsun kendini?
İngilizce ve çok az da İspanyolca biliyorum. Ana dilim gibi Fransızca konuşuyorum. Bir şekilde yurt dışıyla çok fazla bağlantımız var. Cannes film festivalinde yer alan yönetmenlerle, yurt dışındaki yapımcılarla... Yurt dışında kurslara katılmak istiyorum. Bir yandan da Galatasaray Üniversitesi'nde okuyorum. Taviz vermeyen, çok ağır bir üniversite. Sosyoloji bölümündeyim. Erasmus Değişim Programı'yla yurtdışında da bir sene okumak istiyorum. Özel oyuncu koçlarıyla bu işi geliştirdikten sonra, dönüşüm muhteşem olacak. (gülüyor)
-Kendine vakit bulabiliyor musun?
Mümkün olduğunca eski dostlarıma vakit ayırıyorum. Onları kaybetmemeye özen gösteriyorum. Çünkü onların yanındayken rahat olabiliyorum. Dışarıda da "Utku" gibi ya da "Ben ünlü oldum" diyerek yürümüyorum.
-Öncelikle bir kızla tanıştığın zaman insanlara "Utku" nun mu, yoksa Burak'ın mı çekici geldiğini düşünüyorsun?
İnsanın gözünden anlaşılıyor. Zor bir ilişkiden çıktım. Kimin nasıl olduğunu, bana nasıl yaklaştığını anlıyorum.
-Ne bekliyorsun bir ilişkiden?
Nankörlüğe çok karşıyım. Sadık olsun, yeter.
-Bir kızda en çok dikkatini çeken şey nedir?
Gülüşü ve gözleri. İlk onlara bakarım.
-Çok zor bir ilişki miydi?
Bana çok şey kattı. Kendisinden nefret etmiyorum. Ondan bir sürü şey de öğrendim. Belki ben de ona bir şeyler katmışımdır. Ama zor bir ilişkiydi.
-En sevdiğin film nedir?
"Snatch". Kurgusu da çok hoştur.
-En sevdiğin kitap?
(sessiz bir şekilde) Ben hiç kitap okumam ki!
-İnternet mi, kitap mı diye soralım o zaman...
Bilgisayarla da aram çok yok. Okuldayken çok büyük yazarları okuttular, Emile Zola'dan Balzac'a kadar. Büyük yazarları kendi dillerinde okumak büyük şanstı. Ama mezuniyetten sonra aram kalmadı.
-Lisedeyken nasıl bir öğrenciydin?
Delikanlı derler ya, öyleydim. Çok başarılı değildim. Son sene kendimi toparladım. Benden beklenmeyen yüksek puanlar alıp mezun oldum. Ama bunun dışında devamlı müdür odasındaydım (gülüyor). Nedense okul bana okuma yeri gibi değil de, eğlence yeri gibi geliyordu (gülüyor). Grafittiler yaptım okul duvarlarına, ceza olarak yerleri süpürdüm. Orta birden lise sona kadar arkadaşlarım vardı. Büyüklerle de, küçüklerle de takılırdım. Bana diplomayı verirken, "16 yıl bu okulda okuttuğumuz ve bir türlü Fransız kültürünü aşılayamadığımız Burak'a!" dediler (gülüyor). Burak bir Adanalı olarak girdi okula ve Adanalı olarak mezun oldu. Kavga gürültüyle geçti lise yıllarım. "Mon cher" (azizim) olamadım yani (gülüyor).
ALINTIDIR..